Madrid, sanat ve isyan – Ayşenur Tanrıverdi – Son Dakika Pazar Yazıları Haberleri

IFEMA MADRID tarafından
düzenlenen ArcoMadrid bu yıl
44. edisyonunu tamamlayarak
ulusal ve uluslararası
koleksiyoncuların yoğun ilgisini
çekti. ArcoMadrid’in Portekiz
şubesi olan ArcoLisboa ise
2015’ten beri düzenleniyor.

Beyaz bir labirenti andıran
ArcoMadrid fuarında
duvarlardaki sanatsal
yörüngeleri içgüdüsel olarak
takip edebilirsiniz. Düşünceli
bir sanatseverseniz özellikle
görmek istediğiniz eserleri
ve galerileri önceden not
etmişsinizdir ve bir rotanız
vardır. Yine de yönünüzü
bilmek, labirentte yolunuzu
kaybetmenizi engellemez.
Zihinsel ve bedensel
yorgunluğun ağırlığı birkaç saat
içinde kendini gösterir, sanat
eserleriyle aranızda bir çeşit
sessiz iletişim başlar. Beğeni ve
anlam ikinci plana düşer, Kant’ın
belirttiği durum başlar: “İnsan
algısı, güzelliği kavramlara
başvurmadan kavrar.”

Fuarda geçirdiğim ilk uzun
günün sonunda aklımın
bir köşesinde beni sürekli
dürtükleyen bir şey vardı:
Picasso’nun “Guernica”sı. Ertesi
sabah erkenden kendimi Reina
Sofía Müzesi’nin kapısında
buldum.

FAŞİZME KARŞI GUERNİCA

Reina Sofía Ulusal Sanat
Müzesi 1990 yılında uluslararası
ölçekte modern, çağdaş
bir İspanyol müzesi olarak
kuruldu. Müzede Guernica’nın
olduğu kata gelince atmosfer
değişmeye başlıyor ve “gerçek”
bir şeye doğru yaklaştığınızı
hissediyorsunuz. Sanki renk,
doku, koku, her şey birbirinin
içinde kaynaşmaya başlıyor.

Pablo Picasso’nun Paris’teki
Dünya Fuarı’nda ilk kez
sergilenen duvar resmi
boyutundaki 1937 tarihli
“Guernica” tablosu,
faşist İtalya ve
Nazi Almanya’sının
yardımıyla
milliyetçi
isyancıların güç
kazandığı İspanya
iç savaşında
cumhuriyetçi
hükümetin içinde
bulunduğu kötü duruma dikkat
çekmek için tasarlanmıştı.
Tablo, Franco liderliğindeki
İspanyol milliyetçileri adına
hareket eden Alman ve İtalyan
savaş uçaklarının Bask kenti
Guernica’ya yaşattığı acılara
öfkeli bir yanıttı.

Sanat tarihçisi Christopher
Green’in öne sürdüğü gibi:
“Guernica, faşist sağa karşı açık
bir politik amaç için bir araya
gelmeyi savunan, 1930’ların
en iddialı modernist resmiydi.”
Guernica, faşizm karşıtı ressam
Renato Guttuso ve İtalya sol
avangardının diğer üyeleri
tarafından direnişin arketipi
olarak görüldü.

BARBARLIĞA KARŞI SANAT

Hitler ve Mussolini
diktatörlükleri tarafından
körüklenen kültürel baskı,
Avrupalı ve Amerikalı
yazarlarla sanatçılarda güçlü
bir siyasi müdahale duygusu
uyandırmıştı.

1932’de Amsterdam’da
Dünya Savaşa Karşı Kongresi
düzenlendi
ve Fransa’da
Devrimci Yazarlar
ve Sanatçılar
Derneği kuruldu.
Entelektüeller,
faşizmi medeniyetin
başlıca düşmanı
olarak ilan etti
ve demokrasiyi
savunmak için
kültürü bir silah olarak kullanma
taahhüdünde bulundu. Şair
ve tiyatro yazarı Federico
García Lorca bu anlamda
simgesel sanatçılardan
biriydi. Modern edebiyat
anlayışını Arap-Endülüs,
Galiçya-Portekiz ve Roman
şiir gelenekleriyle yenilikçi bir
biçimde harmanlayan Lorca,
1936’da milliyetçiler tarafından
öldürülene dek, modern ve
klasik tiyatroyu en yoksul
bölgelere ve okuma yazma
bilmeyen halk kesimlerine
ulaştırmak için büyük bir
çaba gösterdi. Komedi ve
gerçekçi trajedinin yanı sıra
kukla tiyatrosu gibi dramatik
türler kullanılarak toplumu
dönüştürme umudu aşılandı.

DİKTATÖRLÜKLE MÜCADELE

Picasso, Ekim 1944’te
Amerikan Marksist dergisi
“New Masses”te şöyle diyecekti:
“Komünist Parti’ye bağlılığım
tüm hayatımın, tüm kariyerimin
mantıksal sonucudur. Gururla
söyleyebilirim ki resim yapmayı
hiçbir zaman sadece bir zevk
sanatı, bir dikkat dağıtma sanatı
olarak düşünmedim; silahlarım
olan tasarım ve renklerle
dünyaya ve insanlara dair bir
bilgiye daha derinlemesine
nüfuz etmek istedim,
böylece bu bilgi hepimizi
özgürleştirebilirdi.”

Türkiye siyasi tarihinde,
özellikle son 23 yıldır AKP
hükümeti tarafından askıya
alınan özgürlük ve adalet
kavramları adına kaybettiğimiz
çok şey oldu. Buna rağmen
Türkiye sanatsal anlamda
güçlü ve yaratıcı örnekler
sunmaktan hiçbir zaman
geri kalmadı. Özellikle 1960-
1980 yılları arasında sol
düşünceden gelen sanatçı ve
yazarların mücadelesi bugün
karanlık günlerimize rehber
edindiğimiz eserlerde yatıyor.
Nâzım Hikmet, Sabahattin
Ali, Sevgi Soysal, Vedat
Türkali, Fakir Baykurt, Gülten
Akın, Demir Özlü, Kemal
Tahir, Orhan Kemal, Yaşar
Kemal, Attilâ İlhan ve daha
pek çok kıymetli sanatçımız
eşitsizliğe karşı mücadelenin
öncüleri oldular. Kültür, halkın
özgürleşmesi ve önceki rejimin
dayattığı zihinsel durgunluktan
kurtulması için bir araçtır;
insanın yeteneklerini tam
anlamıyla geliştirebilmesi ve
etkili bir yurttaşlık bilincine
ulaşabilmesi için tek yoldur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir