İnsan değerli bir varlıktır
deriz. Peki insanın değeri
nereden kaynaklanıyor,
elbette ki özelliğinden.
İnsanın özelliği ise onu
diğer canlardan ayıran
yandır. Herkes bu yanın
akıl olduğunu söyler. Ben
buna itiraz ediyorum: Bizi
hayvandan ayıran tek başına
akıl değildir bir de “vicdan”
vardır. Çünkü derece farkıyla
çoğu hayvanda da akıl olduğu
artık bugün bilinen bir
gerçektir. Ama vicdan insana
mahsustur. İnsanın vicdan
sahibi bir varlık olması adalet
duygusunu geliştirmiştir.
Anadolu’da vicdansız
insanlara “vicdanı kör”
derler. Kurtuluş da o vicdanı
kör etmemede saklı. Bu da
bizi ister istemez hukuka
götürür.
Hukuk adaleti gerektirir.
Vicdan ile adalet kardeştir
ve hatta iyi yasalar vicdanın
yazıya dökülmüş halidir.
O nedenle vicdan herkesin
göğsünde taşıdığı adil bir
yargıçtır, velev ki onu
çürütmemiş olsun. Çünkü
vicdanı körelmiş bir insan,
canlılar ve hayvanlar
âleminin en zalimi haline
dönüşebiliyor.
İnsan aklı ve vicdanı
sebebiyle “eşref-i mahlukat
(varlıkların en şereflisi)” diye
addedilir, ne ki yeryüzünde
kendi türünü işkence ederek
öldüren, katliamlar yapan
tek varlık da gene insandır.
İşte bundan dolayıdır ki
insan topluluğunun bir
arada insanca ve insanlık
onuruna yaraşır bir düzeyde
yaşamasının tek güvencesi
adil işleyen bir hukuk
düzenidir. Peki insanoğlu
böyle işleyen bir hukuka
ulaşabilmiş mi?
NİETZCHE’NİN ÖNGÖRÜSÜ
Friedrich Nietzsche’nin bu
konuda anlamlı bir tespiti
var, diyor ki: İnsanoğlu
ezelden beri iki büyük sorun
yaşamaktadır. Bunlardan
biri eşitsizlik diğeri de
anlamsızlıktır.
Yaşadığımız sorunların
büyük çoğunluğunun
temelinde eşitsizlik vardır;
kadın- erkek eşitsizliği,
zengin-fakir eşitsizliği,
ezen- ezilen eşitsizliği,
sömüren- sömürülen
eşitsizliği gibi. Bizdeki
alevi- sünni, müslümangayrimüslim, Kürt-Türk
gibi öznel eşitsizlikleri de
sayabiliriz. İnsan aklı adil
olmak adına, zaman içinde
eşitsizliği gidermek için
hukuku bulmuş, anlamsızlığı
giderebilmek için de sanatı.
Fakat ne o hukuka tam
ulaşabilmiş ne de sanat ona…
HUKUK YOKSA ZULÜM VARDIR
Hukuk bir arada yaşamanın
temel çimentosudur, hukuk
adamı da bunu uygulayan,
inşa eden kişidir. Şöyle
ki; insanlar daha güvenli
bir yaşam için bir araya
gelirler. Sınırları belli olan
bir toprak parçasında hak ve
yetkilerini kademeli olarak
kendi iradeleriyle daha güzel
yaşasınlar diye kendilerini
temsil edecek ve yönetecek
insanlara devrederler.
Dış tehdide karşı, orduya
dahil olmaya, içişlerdeki
gereksinimlerin karşılanması
için de vergi vermeye rıza
gösterirler.
Lakin bu gücü eline
geçirenler bunu kendi
çıkarları için kullanabilir.
Hatta çürüme ve yozlaşma
zapt edilemez hale gelebilir.
İşte insan aklının bunu
önlemek için bulduğu
çözüm hukuk sistemidir.
Çünkü hukuk, gücü elinde
bulunduranları da bağlayan
kurallar silsilesidir. Hukukun
işlemediği yerde ise zulüm ve
diktatörlük vardır.
Çünkü adaletsiz bir kuvvet,
kötü niyetli insanların elinde
zalim ve zorba olabilir. Bu
dengeyi sağlamak tarafsız
ve “bağımsız bir yargıyla”
mümkündür ve gerçek bir
demokrasi ancak böyle
işletilebilir. Ne yazık ki
günümüzde olduğu gibi çoğu
zaman gücü ele geçirenler
hukukun üstünlüğü yerine
üstünlerin hukukunu hâkim
kılmaya çalışmaktadır.
Böylece adı demokrasi
de olsa sistem çürür ve
yozlaşır, insanlar da böyle
bir sistemde ancak korku
temelinde eşit olur. Böyle
bir yaşamın anlamı ise her
bakımdan sönükleşir.
PANZEHİR: SANAT VE UMUT
İşte Nietzsche’nin ikinci
kavramı olan anlamsızlığı
gidermek için bulduğu çözüm
en az bu kadar kıymetli
olan sanattır. Çünkü insanı
hayvandan ayıran ikinci
özellik yaratma gücüne sahip
olmasıdır, yaratma gücü de
sanatla gelişip büyür.
Ne ki insanlar kendi türüne
ve hayvanlara zulmediyor,
doğayı katlediyor. Umudu
kesmemek lazım. Çünkü
Konfüçyüs’ün dediği
gibi: “Bir insan parasını
kaybederse bir şeyini
kaybeder, onurunu
kaybederse çok şeyini
kaybetmiş olur. Ama eğer
umudunu kaybedersen her
şeyini yitirmiş olur.” Onun
için umut hep diri kalmalı.
Başta da adil işleyecek bir
hukukun var olacağına
ilişkin umut…
HUKUKSUZ DEVLET AYAKTA KALMAZ
Bir yandan hukukun
insanlık için ne kadar
gerekli olduğunu, adaletin
özgürce ve kardeşçe bir
arada yaşamak için ne kadar
elzem olduğunu görüyoruz.
Öte taraftan yerine gelmediği
takdirde insanoğlunun
nasıl felaketlere
sürüklenebileceklerini
de görüyoruz. Hukukla
düzenlenmemiş bir gücün
zorba bir güç olduğunu,
hukuk tarafından kontrol
edilemeyen bir kuvvetin
felakete yol açtığını tarihsel
deneyimlerden görüyoruz.
Zira eğer hukuk zulme
karşı mücadelenin bilimi
olmazsa kendisi bizatihi
zulmün aracı haline gelir.
Oysa demokrasinin temel
ilkesi adalettir. Adalet zaafa
uğrarsa devlet zaafa uğrar.
Bugün Silivri haksız ve
hukuksuz yere içerde tutulan
başta cumhurbaşkanı adayımız
Ekrem İmamoğlu olmak
üzere seçilmiş siyasetçiler,
belediye başkanları, aydınlar,
sanatçılar, gazeteciler ve
gençlerle dolu olması iç
acıtıcıdır. Ama geleceğe ilişkin
umudumuz büyük ve diridir.
Hak hukuk ve adaletin tecelli
edeceği günler ise yakındır.
Silivri
PROF. DR. AHMET ÖZER
SEÇİLMİŞ ESENYURT
BELEDİYE BAŞKANI