2 Temmuz 1993. Madımak katliamı.
Dün müydü? Bugün mü? Yoksa
yarınımız mı?
Şu son 20 yıldır yaşadığımız gerçekler
bana bu soruyu sık sık sorduruyor.
Ülkemde yangınlar birbirini izliyor:
Hatay, Bilecik, Osmaneli, Manisa
Akhisar, İzmir, Salihli, Seferihisar,
Turgutlu, Aydın, Isparta… Onlar
kasıtsız ya da bile isteye cehaletten,
liyakatsizlikten, denetimsizlikten,
beceriksizlikten kaynaklanmış olabilir.
Ama en korkunç yangın içimizde,
ciğerimizde. Onun nedeni örgütlü
kötülük! Cehalet yangını, yobazlık
yangını, gericilik yangınının nedeni
örgütlü kötülük… Gazze’de uygulanan
zulme karşı Hz. Muhammed ile Musa
peygamberin ruh dostluğunu simgeleyen
bir barış karikatürünün yol açtığı hezeyan
ve linçi başka nasıl açıklayabiliriz ki… 2
Temmuz 1993’e dönüyorum: O günün ve
gecenin her anını anımsıyorum. Sonraki
günlerde “evet ama” ve “ancaaak”lı
açıklamaları yapanları, “Aziz Nesin de
çok oldu” diyenleri de…
Bugünkü duruma gelmemizde, o
“ama”lı, “ancak”lı bahanelere sığınıp
katliamı yok sayanların rolü büyük. O
nedenle unutmamalı, unutturmamalıyız!
O GÜNDEN BUGÜNE
O günden bugüne rejim değişti.
Türkiye’nin her alandaki tüm referansları
daha çok dine yöneldi.
Ülkemde hak hukuk adalet, siyasal
erkin emrine verildi.
Köktendincilik, yobazlık, bağnazlık,
mezhepçilik, ayrımcılık arttı.
Eğitimde adım adım karşıdevrim
uygulanır oldu.
Kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri,
çocuk gelinler çoğaldı.
Kızların
okula gitmesi azaldı, evlilik yaşı
düştü, resmi nikâh mecburiyeti
kalktı.
Anadolu Müslümanlığı, Arap
Müslümanlığına dönüştü.
Suçluların “zamanaşımı”ndan
yırtmasını dönemin
başbakanı Erdoğan, “Milletimize
hayırlı olsun” diye alkışladı.
O günden beri mağdur ailelerin
avukatlarına göre “Haklarında
ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası verilen 23 sanığın 17’si
geçtiğimiz aylarda tahliye edildi; ikisi
ise cumhurbaşkanının af yetkisi ile
salıverildi. 32 yıldır dava sürmekte…”
AZİZ NESİN DİYOR Kİ
Yanmadan aydınlığa çıkacağımız
günleri beklerken sizleri Aziz Nesin’in
Sivas katliamı yazısıyla baş başa
bırakıyorum: (“Ömrüne Sığmayan
Adam: Aziz Nesin 1915-2015” sergi
kataloğundan aldım.)
***
“2 Temmuz 1993 günü, Sivas’ta 10
bin insan, sekiz buçuk saat ‘Şeriat
isteriz’ diye ulumuştur. Sekiz
buçuk saat, Madımak Oteli’nde
kapana sıkıştırılmış gibi biz devleti
bekliyorduk. Ben bu devletin nasıl
devlet olduğunu bilmeme karşın, hâlâ
içimde şöyle ya da böyle bir devletin
bulunduğu umudu ve inancı vardı.
Bu yüzden nasıl olsa kurtulacağımıza
inanıyordum.
37 insanın cayır cayır yakılmasından
ve 60 insanın yaralanmasından sonra
hemen hemen bütün gazeteler, buna
benim Sivas’taki konuşmamın neden
olduğunu yazdılar. 2 Temmuz günü,
yani benim konuşmamın ertesi günü
çıkan hiçbir gazetede benim Sivas
konuşmam yoktu. Öyleyse nereden
çıkarıyorlardı benim Müslüman Sivas
halkını kışkırtıcı, İslamı küçültücü,
aşağılayıcı sözler söylediğimi?
Yaşamımın hiçbir döneminde
İslam dinini ve Müslüman dindarları
küçültücü bir söz söylemediğim gibi
hiçbir inancı ve inanç bağımlılarını
aşağılamadım. Ama kendimin dinsiz
ve Tanrısız olduğumu da yadsıyarak
ikiyüzlülük yapmadım, yalancılık
yapmadım.
Benim Sivaslıları kışkırtarak bu
toplu kıyıma neden olduğumu salt
bu faciadan en çok sorumlu olması
gereken içişleri bakanı söylememişti:
Aynı yalanı cumhurbaşkanı, başbakan,
ana muhalefet partisi genel başkanı da
yineleyerek Türk ve dünya kamuoyuna
yaydılar.
Birey olarak hiç kimse tek başına
suçlu değildir. Suçlu, bağnazlara
ve köktendincilere derece derece
ödün veren bütün hükümetlerdir. En
sonuncu hükümet en suçlu olandır.”
Sevgili okurlar, 19 Mart’tan bu yana
süregelen direnci, yozluğa, yobazlığa,
gericiliğe ve karanlığa karşı direnci ve
hiç azalmayan azmi yaşadıkça… Özgür
Özel’in her geçen gün liderliğini ve
mücadelesini büyüttüğüne, ona inanan
kitlelerin çoğaldığına tanıklık ettikçe…
İktidarın konuşulması gerekenler yerine
CHP operasyonlarına sarılışını gördükçe
umudumu diri tutuyorum.
Yanmadan da aydınlığa
çıkabileceğimize inanıyorum.